28 Ocak 2007

Fransız sandviç ekmeği



1 su bardağı ılık su
1/4 su bardağı süt
1 tatlı kaşığı tereyağı
2 tatlı kaşığı şeker
1,5 tatlı kaşığı tuz
3 su bardağı un
2,5 tatlı kaşığı aktif kuru maya

Malzemeler bu sırayla ekmek makinesine konur ve hamur ayarına getirilir. Hamur yoğurulup kabarınca çıkarılır ve elle tekrar biraz yoğrulur. Dayanıklı bir kaba yerleştirilir, ılık fırında tekrar kabarması beklenir. On santim uzunluğunda silindir şekilleri verilir ve altına irmik tozu serpilen tepsiye yerleştirilir. Hamurların üzeri suyla ıslatılır, bıçakla üzerlerine boydan boya biraz derince bir çizik atılır, az un serpilir ve 450F derecede iyice kızarana kadar pişirilir. (Ben flaş kullandığım için resimde biraz açık renkte çıktılar.) Kıtır kıtır sandviç ekmekleriniz hazır! Hemen yumuşamasını istiyorsanız fırından çıkardıktan 5 dk. sonra bir beze sarıp kapalı bir kapta tutabilirsiniz.

Bunlar da başka sefer yaptığım çiziksizleri:)

23 Ocak 2007

Güvercini vurduk, farklı düşünenleri hep vuracak mıyız…

Hrant Dink son yazısında; 'Tıpkı bir güvercin gibiyim... Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.' diye yazmıştı. Ama bu ülkede güvercine dokunmuşlardı… Hem de önce, görüşlerine inançlarına tepki adına 'linç' kampanyaları düzenleyerek ruhunu, bedenini, zihnini tokatlayıp sonra da katletmişlerdi…
Şimdi, Hrant'ın katil zanlısı yakalandı, en azından bir teselli belki… Bunun için güvenlik güçlerinin başarısını ve siyasi iktidarın kararlı duruşunu kutlamak gerekiyor.
Peki bu yeterli mi? Asla…
Unutmayalım ki, Hrant Dink aylarca bir etnik şiddet fırtınası ve nefretle, azınlığın azınlığı haline dönüştürülerek ruhu ve bedeni hırpalanmıştır. Mahkeme kapılarında Hırant Dink'i 'linç' etmek üzere beklenmiş ve adeta saldırının provası yapılmıştır. Hepimiz için esas utanç budur.
Yüzyıllarca aynı medeniyetin sevgi coğrafyasında yan yana, bir arada yaşamış insanların şimdi nasıl acımasız bir 'nefret'in kollarında savrulduğunu, neden farklı düşünenleri yok etmek için 'linç' kampanyaları düzenlediklerini sorgulamak ve önce bu utançla yüzleşmek zorundayız.
Çünkü hepimizin eline kan bulaştı.
Çünkü, bu ülkede bizim gibi düşünmeyenlere 'vatan hainleri', 'kanı bozuklar' diye haykırdık, manşetler attık…
'Kapalı Türkiye' hayalleriyle kendi kendimize 'vatanseverlik' masalları üretip linç kültürünü köpürterek farklı olanları hedef gösterdik.
Üniversite kapılarında 'tecrit odaları' oluşturup, inançlarından dolayı Türk çocuklarına 'vebalı' muamelesi uyguladık…
Yıllardan beri çözülemeyen Kıbrıs konusunda, farklı çözümleri seslendirenleri 'vatan haini', vatan satıcısı ilan ettik…
Sadece, terörden bu ülkenin yaşadığı acıları dindirmek, barış ve kardeşlik adına, 'Kürt sorunu çözülmelidir' diyenlere bölücü gözüyle baktık.
Türkiye'nin 50 yıllık Avrupa Birliği rüyasını savunanlara karşı, 'Kızıl elma' mangaları oluşturup kurtuluş savaşı çağrıları yaptık…
Her taşın altında bir 'Türk düşmanı' bulmak umuduyla, bir roman yazan, konuşma yapan, demeç veren insanlar için darağaçları kurulmasını istedik…
Farklı kimliklere sahip olanları, farklı düşünenleri, farklı inananları, farklı giyinenleri 'vatan haini' ya da 'potansiyel tehlike' olarak görüp linç kültürünün hedefi haline getirdik ya da onlara seyirci kaldık…
Yıllarca kardeşçe ve barış içinde yaşayan aynı coğrafyanın çocuklarını 'düşman kamplar'a bölerek, demokrasinin ve özgürlüklerin yolunu kesmek isteyen hastalıklı ve karanlık odakları görmezden geldik…
Şimdi çok çaresiziz… Çünkü, Hrant Dink'le birlikte bütün değerlerimize de kurşun sıkıldı ve hepimizin elinde kan var…

Mehmet Ocaktan

22 Ocak 2007

Fırında köfte kule



Efendim ne isim vereceğimi şaşırdım yemeğe. Doğaçlama bir şekilde yaptım, ardından internette araştırıp ismi var mı diye baktım ama bulamadım. Bulduklarımda patates yok. Tarif şöyle: Patlıcanlar ve patatesler dilimlenip yağda çok az kızartılır ve tuzlanır. Köfteler yuvarlanır (köfte bendeki İzmir köfte tarifi). Fırın tepsisinin dibine patates, üstüne resimdeki gibi sırasıyla köfte, patlıcan, domates ve biber dilimleri dizilir ve kürdan batırılır. Tepsi aluminyum folyo ile iyice kapatılır ve yemek bir saat pişirilir. Diğer tarafta 1 domates, iki kaşık salça, bir bardak su, fesleğen ve biraz zeytinyağını karıştırıp pişirerek hazırladığımız sos fırın tepsisine yavaşça dökülür, bir kısmı da malzemelerin üzerine gezdirilir. Folyo kaldırılır, ızgara kısmında yemek 5 dk. daha tutulur ve çıkarılır. Bu kadar!

Peynirli mantar



Mantarlar yıkanır ve çok ince olmayacak şekilde cam fırın kabına doğranır. Üzerine tuz, kekik ve kırmızı pul biber serpilir ve birazcık zeytinyağı gezdirilir. İki kaşık yardımıyla bunlar iyice harmanlanır. Üzerine beyaz peynir ufalanır ve biraz daha karıştırılır. Üstü açık bir şekilde fırında pişirilir. (Malzemeler kendi suyunu bırakacak, sonra çekecek, peynirler birazcık eriyecek. O zaman yemeğiniz pişmiştir.) Kahvaltıya harika gider. Etli yemeklerin, patates püresinin yanına da. Genelde beğenmediğim yemekleri zaten siteye eklemiyorum, tekrar denenmek üzere resimleriyle bekliyorlar. Ancak bu başlıktaki iki yemeği de zor bir yorumcudan tam not almaları hasebiyle gözüm kapalı tavsiye edebilirim.

8 Ocak 2007

Kıymalı patates oturtma



Bu nefis oturtma yemeğini ne zamandır yapmamıştım. Önce soğanı, sarımsağı ve biberi doğrayıp yağda kavuruyoruz. Üzerine yarım kilo kıymamımızı ilave ediyoruz. 10 dakika kadar kavurduktan sonra tuz, kekik ve pulbiberimizi de ekliyoruz ve ocaktan alıyoruz. Ağzı kapaklı bir fırın kabının dibine yuvarlak kestiğimiz patateslerden diziyoruz. Bunun üzerine biraz kıymadan koyuyoruz. Tekrar patates, tekrar kıyma derken kabı dolduruyoruz. Üzerine tuzlu-salçalı kaynamış su gezdiriyoruz ve fırına veriyoruz. Pişip pişmediğini patateslere çatal batırarak kontrol edebilirsiniz. Son aşamada üzerine maydonoz serpip kapağını açıyoruz ve 3-4 dk. sonra fırından çıkarıyoruz. Afiyet olsun! Yanına pilav ve ayran çorbası lazım:)

5 Ocak 2007

Sebzeler.. ve tabii ki meyve

Lahana salatası'nın tarifi Hülya'dan. Özellikle açken yapıp yemeyi deneyin ama benim gibi fazla kaçırmayın:)


Kuzu etli taze fasulye. Fırında değil de ocak üstünde pişirilmesi tavsiye olunur. Tarifi yazmaya gerek yoktur sanırım.


Kabak graten tarifi bujene'den. Karnabahar ve ıspanak gibi sebzelere de aynı tarif uygulanabiliyor.


Fırında zeytinyağlı taze bezelye. Bu bezelyeyi yanlışlıkla bakla yerine aldım:) Sonra bu şekilde başka sebzelerle karıştırıp fırına verdim. Normalde salçalı sulu yemekleri daha çok severim ama bunun da özellikle patatesleri çok lezzetli oldu.


Zeytinyağlı pırasa. Geçen komşudan kokusu gelince ben de yapayım bari dedim:) Küçükken pek de sevmediğim bu sebzeyi şimdi bayıla bayıla yiyorum. Ama hatırlatan bir şey olmasa yapmak aklıma gelmiyor nedense:)


Ispanak yemeğini herkes biliyor. Bazen kıymalı, bazen pirinçli, bazen yumurtalı yapıyorum. Burada ıspanaklar hazır paketlerde yıkanmış ayıklanmış olarak satılıyor. Böyle besinli ve fazlasıyla topraklı bir sebzenin pişirilmesi için ne büyük kolaylık tahmin edersiniz.

Meyve salatası eşimden. İçinde armut, mandalina, elma, portakal, kivi ve nar var. Bunlar doğrandıktan sonra üzerine karışık meyve suyu gezdiriliyor.

1 Ocak 2007

Yılın bu zamanı..

Noel zamanı komşularımızın yapıp şirin bir notla herkesin kapısına bıraktığı kurabiyeler.



Burada yüzyüze samimi ilişkiler zayıf olsa da aileler böyle şeyleri ihmal etmiyor, çünkü dini içeriği de var. Bazen de harika pullu kartlara tebrik veya davet notları yazıp bırakıyorlar kapımıza. Zaten haftada birkaç gün mutlaka bir sosyal faaliyet oluyor sitede. Elişi, bilgisayarda film yapımı, evsiz ve kimsesizlere yardım programları, bovling, geziler.. Bilhassa çocuklu ailelerin canının sıkılması mümkün değil burada. Geçim sıkıntısı, trafik derdi vs.'nin pek olmadığı ve sivil toplum örgütlerinin yaygın olduğu yerde insanların böyle şeylere hem vakti hem isteği oluyor.



Bu da benim çok severek aldığım kış kartlarından biri.



ve, yılın bu zamanında bile açıp benim şımartmalarımı hak eden sıklamenim. Bir buçuk sene önce kupkuru bir halde bana gelen şirinenin bu ilk çiçeği. Sabrettiğime değmiş. Kırmızı açanın resmini siteye koymuştum. Bu inşallah farklı renk açar demiştim, böyle eflatunumsu-pembemsi bir renk açtı. Her sabah uyandığımda, her okuldan geldiğimde çiçeklerimi seyretmek bilinçsiz de yapsam bana en zevk veren şeyler arasında..



Bayramdaydık değil mi? :) Herkesin Kurban bayramı tekrar mübarek olsun.
Bu seferki sırf fındıklı:) Türkiye'ye de bu baklava yufkalarından geldiyse yaşadık. Bir saat sürmüyor hazırlanması.