29 Nisan 2007

İskender kebap



Evde iskender yapmak sanıldığı kadar zor değilmiş. Dondurucudan çıkarıp 15 dk. dinlendirdiğiniz eti keskin bir bıçakla ince ince dilimliyorsunuz. Bu dilimleri yapışmaz kızgın tavaya atıp ara ara çeviriyorsunuz. 15 dk. sonra zeytinyağı ekleyip karıştırıyorsunuz. Ayrı bir yerde salça, yağ, su ve domatesle sosunu hazırlıyorsunuz. Bu sostan biraz tavada pişen etlerin üzerine, biraz da kare kare dilimleyip tabağa yaydığınız pita ekmeklerin üzerine gezdiriyorsunuz. Ben pişen etlerin içine dilimlenmiş biberler attım, onlar da beraber pişti. Etleri ve biberleri tabaktaki ekmeklerin üzerine koyuyorsunuz ve en üste isteğe göre kızdırılmış tereyağı gezdiriyorsunuz. Yoğurt ve söğüşle servis yapıyorsunuz. Afiyet olsun!

(19.5.07)

İskender kebap-2



Yukarıdaki tariften farklı yanı şu: Etler hiç sosla pişirilmiyor. Azar azar su eklenerek pişiriliyor. Biberlerse sosun içinde pişiriliyor. Kalan sos en son tabaktaki etlerin üzerine dökülüyor.

28 Nisan 2007

Kabak dolması



Evet, biriken tariflerimi yayınlama zamanı geldi. Ama birçoğunun resmini çekmemişim. Mesela fırında mantarlı tavuk yemeği. Mesela mantarlı et sote. Bu ikisini ilk kez denemiştim ve çok beğenildi.. İçinde mantar olan yemeğin kötü olma ihtimali var mı? Ondan sonra, sık sık yaptığım ama nedense siteye koymadığım bisküvili irmik tatlısı var. Çoğunuzun bildiği bir tarif olduğunu düşündüğüm için herhalde. Hem çok basit, hem de tadından yenmiyor:) Gelelim resimleri olanlara..

Kıymalı kabak dolmasını çok severim. İçine yeşillik olarak dereotu katar ve yoğurtla yerim, çünkü herkes gibi ben de bu üçlüye bayılıyorum:) Hafif de acılı olacak. Ben ne sarma, ne dolma içini pişirerek yapıyorum. Annemden öyle gördüm. Soğanı, pirinci, eti, domatesi, yeşilliği, biber salçasını, zeytinyağını ve baharatları karıştırıp, malzemeyi doldurup öyle pişiriyorum.

27 Nisan 2007

Buruk final



Uzun bir aradan sonra döndüm. Yani inşallah:) Okul bitti. Hem üzerimden bir yük kalkmış gibi hissediyorum, hem de seneye Türkçe dersi vermeyecek olmanın bir burukluğu var. Tahta kalemlerime, kitaplarıma, notlarıma baktıkça gerçekten üzülüyorum. Umarım kısa zamanda öğretmeye geri dönerim ve bu arayı iyi değerlendirebilirim. Öğrencilerim aralarında para toplayıp son derste bana bir demet gül almış, yanına da bir kart iliştirmişler. Üzerine kalemleri döndüğünce Türkçe, dönmediğince İngilizce birşeyler yazmışlar:) Ben de onlara sabah sabah sütlaç yapıp götürdüm çünkü Türk yemeklerini öğrendiğimiz ünitede 'şimdi böyle kuru kuruya olmuyor, uygulamalı yapsak' türünden mesajlarını sağolsun iletmişlerdi:) Ben sütlacı ikram edince bir tanesi de çantasından peçetelere özenle sardığı Türk kahvesi fincanlarını çıkarıp kendi elleriyle yaptığı ve termosa koyup 1,5 saatlik yoldan okula getirdiği Türk kahvesi servisine başlamasın mı! :) Velhasıl güzel bir final oldu. Derste öğrencilerin kendi hayatlarıyla ilgili kompozisyonlarının sunumu vardı. Bazısı slayt gösterisi eşliğinde, hepsi birbirinden başarılı sunumlardı. Kimi evli çocuklu, çoğu yoğun okul hayatı dışında bir de işe giden bu çalışkan, zeki, saygılı öğrencilerimin hepsiyle tek tek gurur duydum gerçekten. Bu akademik yıl da böyle bitti..

Bu güzelim laleler de güllerden önce vazomda duran doğum günü hediyesi..