26 Eylül 2006

Saygılarımızla..

akçahan'ın sitesinde rastladığım bu anlamlı resmi, neyi nasıl emanet aldığımız unutulmasın diyerek buraya taşıyorum. Ucuz polemiklerle hırpaladığımız, birbirine düşürdüğümüz, gelecekleriyle oynadığımız bu ülkenin evlatları çok daha iyilerine layık. Bunun yukarıdaki resimden daha güzel ispatı olur mu?

25 Eylül 2006

Peynir muhlaması


Annemin yemeklerini en çok ramazanda özlüyorum. O yüzden turşudan sonra sırada muhlama var. Sabah kahvaltılarında yumurta kırmak istemediğim zaman yaptığım çok basit ve nefis bir Doğu Karadeniz yemeği. Erittiğiniz tereyağının içine peyniri atıyor ve bir süre kavuruyorsunuz. Sonra küçük bir çay bardağı su ekliyor ve kendi halinde 1 dk. kaynatıyorsunuz. Bu kadar! Peynir muhlamasında değişik peynirler kullanılabilir. Köy peyniri dediğimiz acı peynir güzel gidiyor ama daha tuzsuz olması için çökelekle de yapabilirsiniz. Rize'de muhlama denilen yemek Trabzon'da kuymak adıyla yapılıyor. Kuymak tarifini de aldım annemden. Mısır unu alır almaz deneyeceğim.
not: Yeni öğrendiğime göre kuymak, Trabzon içinde de bazı yerlerde muhlama olarak geçiyormuş. Sadece Rize'ye has bir adlandırma değilmiş.

Fasulye turşu kavurma


Üç haftanın sonunda fasulye turşumu açtım; etrafa mis gibi fasulye kokusu yayıldı. Bugünkü iftara yetişmiş oldular. Keşke daha çok yapsaydım. Tarifi burada. Annem bu kavurmayı Türkiye'deki fasulyelerden yapıyor. Gözlemlediğim kadarıyla onlar daha yumuşak oluyor. Bizde bu turşu kavanozda değil bidonlarda yapılır çünkü böylesi bizim aileye ancak yetiyor:)

24 Eylül 2006

Türk olmak ve ihanet...

Ahmet Altan'ın 24 Eylül 2006 tarihli Türk olmak ve ihanet... başlıklı yazısını okumanızı tavsiye ediyorum. Millet olarak korkularımız yüzünden kendi kendimize ayak bağı olduğumuzu, özgüvenimizi toplayıp -çoğu şanlı- tarihimizle yüzleşip barışmak için geç bile kaldığımızı söylüyor.

"Neden bu toplum ergenlik çağındaki zavallı, ürkek, kırılgan ve alıngan bir çocuk gibi bitmeyen bir huzursuzlukla kıvranıyor? Niye hep alay edileceğinden korkuyor? Niye hep aşağılandığını sanıyor? Tarihinde bir tek gün bile "sömürge" olmamış, Birinci Dünya Savaşı’ndaki olağanüstü yeteneksiz ve basiretsiz bir kadronun hataları sonucunda yaşanan kısa süreli bir işgal dışında işgal görmemiş bir geçmişin çocukları, neden bir türlü gerekli zihinsel gücü biriktiremiyor toplumsal hafızasında? Birbirinden kuşkulanan, birbirine düşman insanların hiç bıkmadan hep aynı konuları tartıştığı bir ülkeyi bir imparatorluğun mirasından yaratmayı nasıl başarmışız?"

Şahsım adına bu soruların cevapları hakkında bir fikir sahibi olsam da, Altan'ın yazısını, hain damgası yemenin çok kolay olduğu bir ortamda sorgulamalarındaki cesaret ve samimiyetten dolayı dikkate değer buldum.

22 Eylül 2006

Domatesli biber kızartması


İşte benim yere bakan yürek yakanlarımdan biri:) Bayılıyorum bu hafif acılı, domatesli biber kızartmasına. Ama tabii kızartma olduğu için çok yapmamaya çalışıyorum. Buzdolabındaki biberleri bir an önce kullanmazsam ziyan olacaklarını farkedince hemen yağı koydum tavaya. Önce biberleri sonra domatesleri hafifçe kızarttım. Hepsini bir tabağa aldım. Sonrasını hatırlamıyorum:) Bu annemin de çok sevdiği bir yemektir. Hatta ben küçükken pek sevmez, hep patates kızartması isterdim. Sonra herhalde evde yapıla yapıla alışmışım.

19 Eylül 2006

Kısır


Kısırı yaparken ben bulguru seçtikten sonra soğuk suyla hafif yıkıyorum. Sonra çok az kaynamış suya biber salçası karıştırıp kısırın üzerine döküyorum. Kapağını kapatıp tamamen suyunu çekmesini bekliyorum. Ardından yeşillikleri doğrayıp bulgura karıştırıyorum ve zeytinyağı, limon suyu ve tuz ekleyip servis yapıyorum.

16 Eylül 2006

Sandal sefası


Sandal sefasını İstanbul'dayken ablamın yemek kitabından bakarak denemiştim ilk. Şimdi de aklımda kaldığı kadarıyla yaptım. Köfte hamurundan biraz büyükçe parçalar koparıp altı yağlanmış borcama sandal şekli vererek diziyorsunuz. Diğer tarafta ufak ufak doğradığınız mantar, acı ve tatlı biber, domates ve soğanı tereyağında pişene kadar kavuruyorsunuz. Bu içi sandallara dolduruyorsunuz. Salçalı suyla tepsiyi fırına veriyorsunuz. Çıkarmaya 2 dk. kala üzerlerine kaşar rendesi koyuyorsunuz ve sıcak servis yapıyorsunuz. Misafire giden güzel bir yemek.

Süzme mercimek çorbası


Nihayet bir süredir almayı beklediğim el mikserine kavuşunca lokantalardaki gibi kıvamlı bir mercimek çorbası yapabildim. Koca tencereden ertesi güne hiç bir şey kalmadı:)

13 Eylül 2006

Fasulye turşusu

Karadenizli olduğumuz için bizde bu turşu çok yapılır. Benim kendi başıma bu ikinci denemem. İlk yaptığım çok güzel olmuştu, anneminkini aratmıyordu. İnşallah bu da öyle olur. Fasulyeleri, 4-5 sarımsak ve 2 biberi temizliyorsunuz. Fasulyeleri 10 dk. kadar kaynatıp soğumaya bırakıyorsunuz. Daha sonra kavanoza fasulyeleri diziyorsunuz, aralara da bütün ve doğranmış biber ve sarımsakları yerleştiriyorsunuz. Sirkeli, tuzlu temiz suyu üzerlerini kapatacak şekilde kavonoza boşaltıyorsunuz ve kapağını sıkıca kapatıyorsunuz. 3 hafta bu şekilde bekleyecek. Yerken de yağda soğanı kavuruyorsunuz, sonra bir kavanozun yarısı kadar turşuyu tavaya ekliyor ve 10 dakika kadar çevire çevire kavuruyorsunuz. İsterseniz turşuyu katmadan biraz salça da ekleyebilirsiniz. Biz bu yemeğin yanına patates püresi yeriz. Kıtır kıtır taze ekmek ve çay da olursa değmeyin tadına. mmm.. Turşuların olacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum. Yalnız biraz acı oluyor ona göre. Acı istemiyorsanız biberleri bütün katın.

10 Eylül 2006

Erişteli yeşil mercimek


Pek sık yapmadığım bu çorba aslında oldukça vitaminli ve lezzetli. Arkadaşımın annesi Amerika'ya geldiğinde erişte kesmişlerdi; sağolsunlar bizim payımıza da biraz düştü:) Tekrar ellerinize sağlık teyzeciğim.

7 Eylül 2006

Patlıcanlı sandviç


Evdeki patlıcanlardan şöyle pratik, et kullanmadan ne yapabilirim diye internette bir süre dolaşıp istediğim gibi bir şey bulamayınca patlıcanlı sandviç yapmaya karar verdim. İyi ki de yapmışım, nefisti. Patlıcanları uzun dilimler halinde kesip kızartıyorsunuz. Domatesleri soyup kalın dilimlere kesiyorsunuz ve onları da biraz kızartıyorsunuz. Tost ekmeklerini fırının ızgara kısmında alt üst çevirerek kıtırlaştırıyorsunuz. En son patlıcanları, domatesi, taze soğan ve marul gibi yeşillikleri ekmeğin arasına koyup, hafif tuzlayıp afiyetle yiyorsunuz. Buzlukta satılan fast food kızarmış patatesleri de fırına verip sandviçinize ekleyebilirsiniz; çok yakışır.

4 Eylül 2006

Fırında kılıç balığı


Kılıç balığı ızgarada, mangalda, tavada yapılabilir ve değişik garnitürlerle servis edilebilir. Ben fırında pyrex kabında üzerlerine hafif yağ ve kara biber sürerek sade pişirdim. Bir dahaki sefere biraz kalınca ve yuvarlak dilimlere dopranmış patateslerle beraber pişireceğim. Yanına bir çorba, sebzeli veya sade pilav ve kocaman bir marul salatası harika olur.

Kabak tatlısı


Bu kabak tatlısının özelliği balkabağından değil, İngilizce'de yam denilen tatlı patatesten yapılması. Tad olarak balkabağından hiçbir farkı yok. Yapımı ona göre daha kolay çünkü balkabağı gibi uğraştırmıyor; normal patates gibi soyup doğruyorsunuz. Ben ilk kez yaptığım ve çok tatlı sevmediğim için şekerini az koydum ama normalde üç tane tatlı patatese iki bardak şeker iyi gider. yam'i bana haber veren hulyalar'a tesekkurler.

Kırmızı biberler


Ne kadar göz alıcılar. Bir mutfak takviminden ya da televizyonda bir yemek programından fırlamış gibi. Tahmin edebileceğiniz gibi tatları acı. Kullanmaya kıyabilirsem yakında fasulye turşusuna malzeme olacaklar.

Kayısı tatlısı


Yapımı çok basit bir tatlı bu. Kurutulmuş kayısıları şerbetin içinde bir süre kaynatıyor, sonra içlerine ceviz dolduruyorsunuz. Servisi kolay, sunumu şık. Kayısı sevenlerin kaçırmayacağı bir tatlı bence. Ayrıca vitamin ve proteinler açısından zengin olan kayısının her derde deva bir özelliği var. Kansızlık, iştahsızlık, uykusuzluk, sinir, cilt güzelliği gibi birçok konuda şifa niyetine kayısı yiyin. Ama fazla kaçırmayın:) Tarif, portakal agacı'ndan.

3 Eylül 2006

Köfteli terbiyeli çorba


Bu çorbanın köftesinden çok terbiyesine bayılıyorum. Limon suyu, maydonoz ve yumurta sarısıyla mayhoş bir tadı oluyor. Kesinlikle tavsiye edebileceğim lezzetlerden biri.

2 Eylül 2006

Kartlar


Zarf kolleksiyonum yıllarca beni hediye kartı reyonlarında dolaştırdığı için şimdi de bu şirin kartlara merak saldım. Doğumgünü, davet, yıldönümü gibi özel günler için çeşit çeşit renk renk üretilen bu kartların özelliği el yapımı olması. İsterseniz üzerindeki malzemeleri ve boş kartları satın alıp kendi zevkinize göre dizayn edebiliyorsunuz. Amerika'da ev hanımlarının boş zamanlarında favori uğraşlarından biridir bu.

Kitaplar


Hediye almayı da vermeyi de çok seviyorum. Kim sevmez ki.. Hele de size hitabeden bir şeyse. Bu kitaplar bana hediye geldi. Elimde birkaç kitap olduğu için henüz okumaya başlamadım ama edebiyat ve şiir sevenlerin, İstanbul aşıklarının ilgilenebileceği kitaplar. İstanbul'da yaşama sanatı, ve gazel yeniden, Ceza sömürgesi, gülistanbul, ve kelebek düğünleri.
Okuduklarım olunca bu başlığa yorumlarımı yazarım.